top of page

“Sevgi” kavramına bir tanım yapıp, çocuÄŸa nasıl öÄŸretilebilir?

​

Sevgi, bir insanın bir kiÅŸi, durum ya da nesneye ilgi ve baÄŸlılık duygusudur. Sevginin davranışa yansıyan ÅŸekli ise, sevgi dolu gözlerle bakmak, dokunmak, öpmek, güzel sözler söylemek, zamanı paylaÅŸmak, öncelik vermek, onu düÅŸünmektir. Bu ilgi ve baÄŸlılık koÅŸullara raÄŸmen gerçekleÅŸtiÄŸinde gerçek sevgiden söz edebiliriz. Güzeli, iyiyi, becerikliyi, akıllıyı, yetenekliyi sevmek kolaylıkla gerçekleÅŸir. Sevginin verilmediÄŸi, verilemediÄŸi durumlarda kiÅŸinin kendisiyle ya da çevresindeki koÅŸullarla ilgili bir sorun vardır. Bu sorunlara saÄŸlıklı bakış açıları geliÅŸtiren birey sevgiyi öÄŸrenir ve öÄŸretebilir.

​

ÇocuÄŸun sevmeyi öÄŸrenmesi için öncelikle isteyerek dünyaya getirilen bir çocuk olduÄŸunu hissetmeli ve bilmelidir. YaÅŸamı sevgi ile algılayıp, sevgiyi alıp vermesi bu temel üzerine atılır. Ä°lk bir yıl içinde beslenme, sevgi ve güven ihtiyacının karşılanması için anne ve babanın yaklaşımı önemlidir. Emzirmek hem bedensel hem de duygusal olarak onu besler. Sevginin bebek için hissedilmesi için onun beslenme, uyku, temizlik gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması ile birlikte annenin sakin ve sabırlı yaklaşım ile yanında olması, ses tonu, sevgi dolu bakışlarıyla sınırsız sevginin verilmesi saÄŸlanır. ÇocuÄŸa sevgiyi öÄŸretmenin yolu sevgi dolu, sevgiyi verebilen ebeveynlerden geçer.

​

Çocukların sevgi anlayışı ile biz yetiÅŸkinlerin sevgi anlayışı arasındaki fark ya da benzerlikler nelerdir?

​

Sevginin dili ortak olmakla beraber, çocuklar sevgi ihtiyaçlarını davranış ve sözleriyle ifade ederler. Ebeveynlerinden ayrılmalarına tepki gösterir, her tür koÅŸulda birlikte olmayı talep ederler aynı zamanda koÅŸulsuz severler. Ebeveynler ise koÅŸul koymaya baÅŸlayarak farkında olmadan sevgilerini engellemeye baÅŸlarlar. Çocuklarının davranışlarına, kiÅŸilik yapılarına, baÅŸarı durumlarına, fiziki özelliklerine ve ebeveynlerin kendi kiÅŸisel ihtiyaçlarının engellenmesine, iletiÅŸim becerilerine, eÅŸler arasındaki iliÅŸki koÅŸullarına ve kendi çocukluklarında aldıkları sevgi modeline göre sevgiyi koÅŸullandırırlar. Anne babalar öÄŸrenmiÅŸ oldukları sevgi modelleriyle çocuklarına sevgiyi öÄŸretirler. EÅŸinin sevmediÄŸi bir özelliÄŸini çocuÄŸunda gören, okulda kendince tanımladığı baÅŸarı özelliklerini göstermediÄŸini düÅŸünen, baÅŸarılı olduÄŸu halde en mükemmelini talep eden, eleÅŸtiri ve yargılayıcı iletiÅŸim kurabilen, maddi ve manevi sorunları olan yetiÅŸkinler sevgilerini verme konusunda da sorun yaÅŸarlar.

​

Anne ve baba arasındaki sevgi çocuÄŸa nasıl aktarılabilinir?

Bir çocuk için, anne-babası çok önemlidir. Anne-babası tarafından sevildiÄŸini hisseden çocuk kendini deÄŸerli hisseder. Kendini deÄŸerli gören çocuÄŸun özgüveni yüksektir ve yeni ÅŸeyler denemekten çekinmez.

Çocuklar anne baba arasındaki sevgi dolu iliÅŸki modeline göre gelecekte iliÅŸkilerini ÅŸekillendirirler. Aile içindeki iliÅŸki, düÅŸünce ve inanç sistemlerini etkiler. Bu nedenle olumsuz karşılıklı geri bildirimler zarar vericidir. Onun için ebeveynler diÄŸerinin varlığı ya da yokluÄŸunda çocuÄŸuna, diÄŸer kiÅŸiye yönelik olumsuz ve aÅŸağılayıcı ifadeler hatta olumsuz hitapların olduÄŸu ÅŸakalar kullanmamalıdır. Çocuklarını kendi bireysel ya da ailesel çatışmalarını dinleyecek terapistler haline getirmemelidirler. AnlaÅŸmazlık ve tartışmanın düzeyi çocuÄŸun algısında farklı boyuttadır. Biraz yüksek ses tonunu çocuk çok fazla, travmatik algılayabilir. SaÄŸlıklı iletiÅŸimin yolu karşındakini anlamaktan geçer, onun dediÄŸini kabul etmekten deÄŸil. ÇocuÄŸun önünde tartışmamak, ya da uygun boyutlarda sadece fikir çatışması yapabilmek geliÅŸmiÅŸ bir iletiÅŸim becerisi ve düÅŸünce yapısı gerektirir. Sabah kalktığında birbirine “günaydın” diyen, bakışlarıyla, davranışlarıyla, sözleriyle birbirine sevgilerini ifade edebilen anne baba arasında çocuk kendini huzur, güven ve sevgi ortamında bulacaktır. Bu koÅŸulların içindeki ufak çatışmalar çocuk içinde tolere edici olacaktır.

​

ÇocuÄŸa sevgiyi öÄŸretmenin yolları nelerdir?

​

Sevgiyi bakışları, sözcükleri, davranışları, paylaÅŸtıkları, onları düÅŸündüklerini göstermeleri ile koÅŸulsuz sevgilerini sunarak öÄŸretebilirler.

​

Çocuklarla zaman geçirmenin etkisi araÅŸtırmalarda da kanıtlanmış, anne ve bebeÄŸi arasında doÄŸumu izleyen ilk günler, haftalar, aylar arasındaki saÄŸlıklı temasın, çocuÄŸun ilerdeki kiÅŸilik ve davranış bozukluklarını önemli bir miktarda indirgediÄŸi bilinmektedir. Temas bebek aÄŸlamasında azalmaya, çocuÄŸun büyüme hızında artmaya ve annenin güveninin güçlenmesine neden olmaktadır. Annenin çalışması gerektiÄŸi durumlarda, çocuÄŸuna bakan kiÅŸinin aynı yaklaşım ve iletiÅŸimde olmasına özen göstermelidir. Annenin vereceÄŸi özel zamanlar akÅŸam yorgun olunan, can sıkıcı iÅŸlerin beklediÄŸi zamanlar olamaz. YaÅŸamı gidiÅŸine bırakmadan, çocuÄŸu büyümeye terk etmeden, ya da tüm hayatını çocuÄŸuna vermek de olmamalıdır.

​

Özel aile zamanları yaratmak, yakın arkadaÅŸ veya akrabaların ziyaret edilmesi, rahat ve bilgilendirici zaman için müze, hayvanat bahçesi gezmek, tüm aile fertlerinin katıldığı, yiyeceklerin hep beraber hazırlandığı, gidilecek yerin beraber belirlendiÄŸi, yemek öncesi ve sonrası aktivitelerinin hep beraber ayarlandığı bir piknik düzenlenebilir. Yakın çevre tarihi yerler gezilebilir, parka gidilebilir, beraber spor yapılabilir. ÇocuÄŸun özel ve önemli olaylarında yanında olmak, veli toplantılarına, gösterilerine katılmak, karne günlerinde yanında olmak onun deÄŸer bulmasını ve sevildiÄŸini hissetmesini saÄŸlar.

​

Çocuklar büyüdükten ve okula gitmeye baÅŸladıktan sonra altı yedi saatlik zaman diliminden sonra eve geldiklerinde eriÅŸkinin koruması altında rahatlamak, günlerini karşılıklı diyaloglarla paylaÅŸmak, neÅŸe ve hayal kırıklıklarını aktarmak isterler. Evde bulunmasanız da bu destek telefonla verilebilmelidir. Zaman ayrılmayan çocuklar kabul görmeme, çoÄŸunlukla derine yerleÅŸen kızgınlık ile deÄŸersizlik hisleri içinde olurlar.

​

Anne-babalar, çocuklarına karşı sevgi sözcükleri kullanmakta her zaman cömert davranmazlar. Hayat karmaÅŸası içinde, bu güzel sözcükleri unutuvermektedirler. Bazen “çocukların şımaracağı inancı, bazen bizim kendilerini sevdiÄŸimizi zaten biliyorlar düÅŸüncesindedirler.

​

“Çocuklarınızı sevin” kavramından anlaşılacak olan çocuklara onları sevdiÄŸimizi hissettirmektir. Yoksa hangi anne-baba çocuÄŸunu sevmez ki? Her anne-baba çocuÄŸunu sevmektedir. Ancak her çocuk anne-babası tarafından sevildiÄŸini hissetmemektedir. Bu iki farklı sonucun ortaya çıkmasına sebep olan ÅŸey iletiÅŸimdir. Sevgisini ifade eden, çocuÄŸun sevildiÄŸini hissedeceÄŸi faaliyetlerde bulunan, takdir ve onay gören anne-babanın çocukları sevildiÄŸini hissetmektedirler. Sevgi sözcüklerini kullanmayı ihmal eden ya da çocuÄŸuyla beraber zaman geçirmeyen, onlara vakit ayırmayan anne- babaların çocukları ise sevildiklerini hissedememektedirler.

​

Sevgi önemli bir deÄŸerdir. Bu deÄŸere sahip olan insanlar, deÄŸerli iÅŸler yapmak için istekli olmakta ve deÄŸerli iÅŸler yapabilme cesaretine sahip olmaktadırlar. Sevgiden mahrum olan bireyler, hayatlarını sevgi arayışı içinde sürdürmektedirler.

Bir anne-babanın çocuÄŸuna vereceÄŸi en deÄŸerli ÅŸey, sevgidir. Anne-babanın çocuÄŸuna karşı en temel görevi; sevgiyi hissettirmek ve sevmeyi öÄŸretmektir.

​

Åžeyda Özdalga

http://www.terapiportali.com/ 'dan alınmıştır.

bottom of page