top of page

​

Çocuklarımızın Neden DoÄŸaya Ä°htiyacı var?

 

Günümüzde ÅŸehir ve ilçelerde büyüyen çocukların doÄŸayla temas imkanları son derece kısıtlı. Çocuklarımız artık bitkileri, böcekleri, çiftlik hayvanlarını, kurbaÄŸaları, dereleri, sadece kitaplarda ya da televizyonda görüyor, yediklerinin nereden geldiÄŸi hakkında bile bir ÅŸey bilmiyorlar. Ne yazık ki eÄŸitim sistemimiz de kapalı mekanlarda, soyut kavramların öÄŸretilmesine dayalı. Yeni kuÅŸaklar için doÄŸa giderek uzak ve soyut bir kavrama dönüÅŸüyor.

 

Son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar doÄŸanın bizler için, özellikle de çocuklarımız için neden hava kadar, su kadar temel bir ihtiyaç olduÄŸunu ortaya koyuyor. Çocuklarımızı doÄŸadan mahrum bırakmamalıyız çünkü:

DoÄŸa çocuklarımızın fiziksel saÄŸlığını geliÅŸtirir!

 

Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, 20-30 yıl önce yetiÅŸkin hastalıkları olarak bilinen obezite, kalp-damar hastalıkları, yüksek kan basıncı gibi sorunlar artık çocuklarımızda da görülebiliyor! Nedeni açık deÄŸil mi? Kapalı mekanlardaki etkinliklere kıyasla çocuklar doÄŸada, açık havada fiziksel olarak çok daha aktiftir. Sınıflarında, ders çalışırken, televizyon ve bilgisayar karşısında yalnızca zihinleri çalışan çocuklarımızın bedenlerini de çalıştırmaya ihtiyaçları var! Spor etkinlikleri bu ihtiyaca ancak bir ölçüde cevap verebiliyor. Norveç’te ve Ä°sveç’te yapılan çalışmalar, doÄŸal alanlarda oynayan okul öncesi çocukların, düz zeminli çocuk bahçelerinde oynayanlara göre denge ve çeviklik testlerinde daha baÅŸarılı olduklarını ortaya koyuyor! (Louv 2008).

​

​

Çünkü doÄŸa çocuklarımızın duyularını güçlendirir!

 

Zamanlarının önemli bir kısmını televizyon ve bilgisayar başında geçiren çocuk ve gençlerin duyusal geliÅŸimleri nasıl etkileniyor?

Elektronik ortamlar yalnızca görme ve iÅŸitme duyularına (genellikle de fazla ÅŸiddetli bir tarzda) seslenir. Oysa doÄŸada olaÄŸanüstü manzaraları, çiçekleri, yaban hayvanlarını görmekle, kuÅŸların ve böceklerin uyumlu seslerini, rüzgarın uÄŸultusunu duymakla kalmaz; her adım başı farklı bir çiçeÄŸi, bir otu koklar, doÄŸal varlıkları dokunarak hisseder, doÄŸanın nimetlerini tadar, bunların ötesinde bir de sezgilerimizi harekete geçiririz.

 

Çünkü doÄŸanın birçok zihinsel ve ruhsal rahatsızlığı iyileÅŸtirme gücü vardır!

 

DoÄŸayla temasın, baÅŸta dikkat eksikliÄŸi-hiperaktivite sendromu olmak üzere, çeÅŸitli zihinsel ve ruhsal rahatsızlıklara karşı olumlu etki gösterdiÄŸine yönelik bilimsel kanıtlar giderek artıyor.

Gerçi bunu hareketli çocuklara sahip ana-babalar kendi deneyimlerinden zaten biliyordu; doÄŸru ya da yanlış bir tanıyla “hiperaktif” denilen çocuklarının doÄŸada ya da parklarda gönlünce koÅŸuÅŸturma imkanı bulduÄŸu zamanlarda daha uyumlu, daha sakin olduÄŸunu görüyolardı. Ancak bu gözlemlerin bilimsel araÅŸtırmalarca doÄŸrulanması (örneÄŸin Kaplan ve Kaplan 1989, Grahn ve arkadaÅŸları 1997, Wells 2000, Taylor, Kuo ve Sullivan 2001) “doÄŸa terapisi”ni giderek daha güçlü bir psikolojik saÄŸaltım seçeneÄŸi haline getiriyor.

 

Bilimsel araÅŸtırmalar, doÄŸanın çocukların yaÅŸadığı travmatik olaylara karşı psikolojik koruma saÄŸladığını, onları avuttuÄŸunu da ortaya koyuyor (Wells 2000).

 

DoÄŸayla temas halinde olan çocuklarda yalnız hiperaktivite deÄŸil, kaygı bozuklukları, depresyon ve uyum sorunları da daha az görülüyor. Bu tür rahatsızlıklarla doÄŸada yapılan aktivitelerin azlığı arasındaki iliÅŸki o kadar açık ki, bu belirtileri doÄŸa yoksunluÄŸu sendromu olarak tanımlayanlar var! (Louv 2008).

​

​

Çünkü doÄŸada olmak çocukların özgüvenini artırır!

 

Çocuklarımız artık aÄŸaca çıkmıyor! Önüne gelen bir doÄŸal bir engeli; geçiÅŸini zorlaÅŸtıran bir çalıyı, dik bir kayayı, yolunu kesen bir dereyi aÅŸmak için çaba göstermiyor. YaÅŸamı boyunca bunları hiç yapmamış bir çocuk ya da bir genç bir kez olsun yaptığında iç dünyasında büyük bir deÄŸiÅŸiklik olur; kendine ve yaÅŸama güveni artar!

 

Çünkü doÄŸa çocukların okuldaki baÅŸarısını ve uyumunu destekler!

 

American Institutes for Research’ün 2005’te yaptığı bir araÅŸtırma, doÄŸa eÄŸitimi programlarına katılan ilkokul öÄŸrencilerinin fen kavramlarını algılamalarının, ÅŸiddetsiz iletiÅŸim becerilerinin, problem çözme yeteneklerinin, öÄŸrenme isteklerinin önemli oranda arttığını ortaya koydu. Hotchkiss Ä°lkokulu’nda baÅŸlatılan deneyime-dayalı çevre eÄŸitimi programı sonucunda, disiplin olayları iki yılda yüzde 90 oranında azaldı! (Louv 2008).

 

Çünkü doÄŸa çocuklarımızın yaratıcılığını geliÅŸtirir!

 

Son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar, televizyon ve bilgisayar gibi elektronik ortamların tersine, doÄŸadaki etkinliklerin ve serbest oyunların çocukların yaratıcılıklarını geliÅŸtirdiÄŸini gösteriyor (Chawla 2002).

 

Artık çocuÄŸumuzun hayallere dalmasına bile izin vermiyoruz! Eskiden anlatılan masallarla bizler mitolojiyi, fantastik hikayeleri kendi beynimizde, hayallerimizde, gönlümüzce yaÅŸardık. Yeri gelir kahraman olur, yeri gelir doÄŸaüstü güçlere sahip olarak hayatlar kurtarırdık. Peki ya ÅŸimdi…! Åžimdi Harry Potter tarzı fantastik kurgu filmler çıktı ve hayal kurmamıza gerek kalmadı; artık hayallerimizin filmlerini yapıyorlar. Oysa bizler batı ve doÄŸu mitolojilerinin doÄŸduÄŸu anavatanda yaşıyoruz ama ne bunun farkındayız, ne de bir nebze bile olsa bunları çocuklarımıza yaÅŸatabiliyoruz.

​

​

Çünkü doÄŸanın da çocuklara ihtiyacı var!

 

DoÄŸa koruma konusunda öncü görevler üstlenen kiÅŸilerin çocukluk yıllarında doÄŸayla yakın temas içinde olduÄŸu ortaya çıkmıştır (Wells ve Lekies 2006). Demek ki gezegenin doÄŸal mirasını koruyabilmemiz için çocuklarımızın doÄŸayla iliÅŸkisini onarmamız ÅŸarttır! 

​

bottom of page